2 Ocak 2011 Pazar
ÜSTÜNE ÜSTLÜK İKİDİR İKİNDİ
OSSORU
yine öyledir aynen aşk eskisi hüznüm yatık sen sonrası
kusur mu bu şiirler bile eskir esrik duymuştuk
en büyük şairler öldü en güzel acılar yaşandı ve fakat
ya şu ilkyazın sundurmasındaki eşşoğlueşşek umut?
Deniz mavi, tutmuştuk
ABSURD
kafam bir sevi ki nar
kontakt lens taktırıp oraya aya
daha uyu sen yalnızlık
stres metress şangır şungur
göğüslerin oh ne ala
yine ısıp cacık
İCRA-İ TEVEKKÜLE REDDİYE
geçit alacayabanlık yine umut acayip tıfıl
görünmeyen muştu cırcıvık ne garip hep hüzün
ne varsa yeniden ve hep ölümlerde
üstüne üstlük ikidir ikindi ölgün yüzün
babalara mı geldik yine
ben mi yanlışım yazgım
sevdamda mı
yanılmışım
“Üçe kadar sayıyorum bu geçedeyim
Korkmuyorum kaçak değilim iğretiyim”
T.Uyar (1927-1985)
İÇ
İçinde durmayalım önemsiz gerisi
Geç bu bok püsürü bir eylül gecesi
Sen şimdi gün ola pul pul sevi duman ki üff
Arasız cazip kambur süreğen köpek dölü mavisi
Hayda bre! Hayda bre pehlivanlar!
Gibi karanlığı böyle yim sığı ya, pis isi!
BEKLERİ
-metin eloğlu için natürmort-
dört başı ma’mur yalnızlık
avazınca eşele eşele
nasıl ki sevi hep kızoğlankız
bu derse elbet yine geliciiz
ESS
a
gariplik galiba burdan dünyaya kaç yol olmasında
sonra bayağı yoğun üst düzey bir ödünç kılıçla !
bitiriverdik seviyi peki siktirip gitsin kolayca şişşt ne ayıp
Ama baksana adama hazır mama
b
ya açısı dostluğun alı al boku bok ruhsuz herif?
piyasadaki hortlağa hastir çektim sevindi aile boyu şirket
pek çelebiymiş halet-i ruhiyesi az biraz epik
etiketiketetiketiketetiketiket
“bilseydim bile gerçeklenen bu arzu sonrasında
zamanlardan kaç zaman
yok sayacağını ucuz benimi,
bu yakıcı isteği yinelemekte engel ne ki?”
Nilgün Marmara (1958-1987)
MAKTULÜN ADI SEVİ
geceydi buldum
maktulün adı sevi.
kağıttan kuleler yeşil kediler oynaşır adalarımda
geceydi uzak güzel sevdalardan geliyordum
sevişgen aynalar üff neler görmüş geceydi
maktulün adı kesinlikle sevi.
avuçlayıp o meczup metruk ışığı kanatarak yarayı
uyuz anılar plastikten kedi
ne kadar da çok söylemedik acıyı
yahu ne kadar da çok hiç ses vereni
maktulün adı biliyoruz sevi.
geceydi
bütün güzel kadınlara küfrettim dönüp baktı kedi
‘düriyemin güğümleri kalaylı’
ne güğüm kaldı ne kalay düriyeyi kim tanır
bitli şarkıları okşadım makul ayyaşları
bağıra çağıra maktulün adı sevi
ateş pahası al gözüm seyreyle ömür
allahın belası geceydi ayrılık köpeği.
sıktım sıyrılıyor maktulün adı kedi
geceydi buldum onun adı sevi
belki bilmiştik bil ki sevmiştik o yaramaz kancık atı
geceydi
baş mağrur göğüs önde durup dururken
niye bacakarası kurşun asker anıtı?
seviydi biliyorum maktulün adı gece
‘bir tek seni unutmam ece’
kurutuldu ve unutuldu işte
unutuluyor el mahkum çekip giden git gelinde özlemin özü
şehre yeni geldim buraları pek bilmem adı belki sevi
gün olur eşşoğlusu
hüzün baki kalır çözülüyor kedinin gizi.
dilimde tüy bitti anladık sevi
ey gocunan yara ey sevdalı yurt
ey yarası mikrop kapan hayatın götü
ey ver elini umut!
aniden değil pis kedi,
taammüden öpüyorum seni.
gece bitiyor oldu da bitti maşallah
kedi sevi hadi koy şuraya
lan ayı mı oynuyor burada
maktulün adı neydi?
İzmir,97
LUMBARA TUMPAR
-sana sevgili cümbüşlü dost,
her neredeysen…-
1
karışık ve karmaşık bir sarmaşık
şu götüboklu hayatın ta kendisi hah-ha!
2
burası boş
3
görüyorum peykeyi bir yerlerde bekliyor
4
görüyorum bir yerlerde birileri gözler görüyorum
bir yerlerde birileri peykenin ardında ardından bekler beni
-biliyorum sıcak esrik söz gelimi sevilgin
günler yaşanmaktadır şimdilerde- eh işte
umutsuzluğun patikasında yamaçsız lumbaara tumpar
uzanmışlığın uzan uzan uzayan çarkı ardına çarkına
gizlenmekler gelmiştir gelmiştir belleğin titreşimi
bel kıvrımlarında uzamsal belde
5
ki yakındır kalleşlik bir puştluğun kovalamacasında
geceler gelir nerede yanlış kılgı kıllı epey yapışkan
pis de olsa biliyorum kıl birileri peykenin
ardında ardından gözler bizi iyi sıhhatte olsunlar
gitmekler gelmiştir kıvançlı dölünçler özsüz beklense de
töz olmalı bir yerlerde –ne demekse-
neyleyim ağıtı lumbara tumpar inceden sızar azar azar
sevinin apışarası tut tut sen bunu unut mutluluğu
kaç para kardeş bu yazgı
tut bir yerlerinden
6
gece tırmandı doğaya peyke koptu kopkoyu
7
yalnızlığa
geçirilmiş geceyi gözler sözler düşler düştükten sonra
sabahsızlık isteği azıttı lumbara tumpar sona geliyoruz
nedir peki özün ve yani sözün sonu bitirilememiş bitmiş
mişmiş -rivayetmiş- adı saklı kalsın peykenin
8
anlatabiliyor muyum kelek bir durum yani
gözleri var bir atımlık puştluğu mutlak gecenin lumbara
lumbara tumpar tumpar yürekler durma bekler
maviliğin ihaneti de denebilir bir nevi
kellerin tarağı kadar samimi ve gerçek
ne ki kalmadı fitili filinta sözün
kısası kısas
9
yüzü bir belkiler oysasında aynasında kırık lumbara
tumpar P
e
y
k
e
kaydı tumparmalara gelesin tumparma e mi
gözler kaldı şiirlere gecelere –haşa-yok sevi
yaş yamyam yaşlı yapışkan geceleri birileri
götürüp de yarlardan atmaz mı sevabına
patika peyke umut –saçmalama- bekler bir yerlerde
görüyorum seni yaşam kekemesi
10
oyy lumbara lumbara
acı da koydum oralara
ayşe de Fatma dostun yok
çalkala tumpar çalkala
11
düştü peyke he ya
12
cıss!
demedim mi
dön şimdi başa
BOZ BULANIK
kar altında kan anması
esip de dağ kuytularında o şuh varoluş
kanatlarını sallayan sevgili bahar
tencere dibin kanar kardeşim
seninki benden kanar
boz bulanık yanar elbet anlamıyla yanar lâl
versen elini birlikte oturup da bir yerine
sen eksildikçe artıyor iyi iyi bizatihi mizahi
kanatınca yarayı ey heval*
yüzünüzü ekşitseniz de anladınız
anlamlı bir şiir bu
bakın ne diyeceğim
*arkadaş
“Zehrdir âkil isen olma meye üftâde
‘Olayım’la ‘Öleyim’ bir yazılır imlâda ”
Leskofçalı Mustafa Galib Bey, (1828-1867)
YİTİŞİM -1-
girişsiz bir şiir
bu tam yamalak sonuçsuz girişim
biçimsiz biçimsel ve lâkin özsel öz der
umudun piç olduğu bu sentetikmental gecede :
Ay
utanca yürür geceler teklifsiz ıslak
açar inceden sevgeçleriyle bok dolu bak yaşamın
kuyruksokumunda bir yalvacı neylesek olmuşuz bir araç
sonsuz sonuçsuz biten
bitimsiz bir yitişim
çaktırmadan bir bak
yitip giden
bir iğdişim
yaşamak
SON YAMA
ayaza durmuş bağnaz acık cümbüşlü sevdam
gitsemleri geldi olur ya, zaman aman yeni bir diken
ben burdayım nisanlayan sen nerdeyken
hoop ama! yola düşüp ütülmüşlükten öte
boru mu ulan bu kuş kanadı
gidip geliyorum ben bunu hep yapıyorum
sevi ekerken
defol git kardeşim git yamanmaya yamaya
yaman yaşama
hüzün dalına çakır moruna yarasa
kokuşmuş kocamış pınar elimde değil
ölümse bir yerinden yaşama!
dün ağardı gün bense hep yarına açtım
bin dünyaya birden yağıyor ihalesiyle ihanet, çaktım!
bir yaşam yetti sanki bitsin varsın it oğlu it
alındık ansızın öyle ya anlık sızı
yaman yaşama ve çektirip git!
SON YAMA’YA YAMA :
alınacak bir operasyonla şu habis ur
delişmen ilkyaz gör bak yeni kıyıları korur
geceden sabah beri dürzü umut bu teklifsiz kanayan
adeti inadına hep mavi olur!
GÖMÜ
benden geceye izin a ne demek sevi nasıl ki püf
hadi hadi işte kırdın can şavkını sevin
bin değil pir söylesem hüznün kan çaputu
şimdi Öz’le
borusu iki baba hindinin
seviyi boş verdik eyvallah tamam bitti
geçmişe mazinin ana anıları hadi bunu da geç
çiçeklerini de ezip bir güzel hatta bu da işin son yarası
güleç zamanları koyverdik gitti
ya doğmamış aslan yavrusu ?
YİTİŞİM-2
bişiy kaldı :
azgın aptal sevinçli, çılgın sapık erinçli,
pişman arsız kıvançlı, kararsız yılgın inançlı,
korkak garip saygın, çekici aygın baygın,
güçlü asi atılgan, uyumsuz ürkek sıkılgan,
duygulu parlak korkusuz, huysuz bencil sorumsuz,
avare uysal nazik, hırsız hovarda komik,
alık dürüst cani, sırık romantik fani,
e yani,
eciş bücüş ıvır zıvır kıl tüy bilcümle vesairemi,
toptan ve perakende bedenimi
ve matrak beynimi
yani beni
yani sevgimi
ve
etimi
üzgün güzel itiledin de
mi
yitişti
çirkin tatlı ütüledin de
mi
büzüştü?
BİR
OYUN
YAZARININ
USBENEKLERİNİN
GÜZSONU
YAĞARCIKLARI
-bir bölümlük milli facia-
-Uyumun müthiş sesi/dinginliği
Uyakın yakın dostluğuyla…-
BAŞLIYOR :
bu güz
güzü yazmalı, güçsüz güneşsiz özü yazmalı
azınca oturaklı azmalı
günü düşe sürgünü yazmalı
başka neyi
defolup gitmeyi
işte bu hüznü
sevimli kaltağın
dandik yüzünü yazmalı
PLAĞIN (A) YÜZÜ DÖNÜYOR
OZAN : dünkü geniş gümüş orman gizi –o kırlangıç yuvası-
vızıldarken kundaklandığı kundakta iken Öz’ü
duyulmuş mudur, heyhat! bu bir sızı
TERESİAS : müsaade buyrunuz, şeydir o: muttasıl olası
OZAN : a-ha! soylu bilici
bilmezsin sen ne gece şeytanıymış o bodur ece
bilinmeliydi oysa Su
KORO : nisan ki imgeleminden fırlayanlara tapınırdık
anneleri erteleyerek peykelere uzanırdık
SOYTARI : ey Ozan! mutsuzlukla anlamanın bir ilgisi varsa
ve anlamaksa eğer acı
görülmüş müdür son demden bu yana Roma’nın kıçı?
KORO : gün oldu devran döndü, akan su kıyamet
Ozan neden bilmez, ağan gün ihanet!
MİDAS : Roma’nın altın çağı kapanmıştır
kapat! sevdalara ağıt düzmek
ve ayın altında üzüm yiyip sevişmek
ikinci bir emre kadar yasaktır!
ZEUS : bırakın bu mavraları, Edip falan da yok artık
KOROBAŞI : iki bin şu kadar yıl sonra siz misiniz, yine mi
eşsiz tek ve yalnız olan
bu güz bahçesinde mutlu da değildir
çünkü mutluluk –bilmiyorlar ve bilesiniz-
ancak paylaşımla bir utku, paylamakla değildir
OZAN : yeter! herkes birbirinden sekter
benim derdim bambaşka
SOYTARI : biliyoruz Ozan, takmışsın sen aşka
OZAN : kapa çeneni de dinle Soytarı
bir yerde bitmeliydi bu doğurgan şaka
gülme ne var bunda elbet biter
bazen bir müsebbib bile yoktur bunun için muteber
öyle değil mi siz de bir şey söyleyin
pek muhterem Peder
TERESİAS : biliciliğim -ne yazık- burada tekler
ben usumu ve Oedipius’umu isterim
gelmeyin üstüme bireysel bireysel
SOYTARI : Ulu tanrılar! bir şey anladıysam Hades’e gideyim
ağlama duvarı mı burası ben mi yanlış roldeyim
dalgaya mı geldik senin mi elin kaydı
ulan sayın Ozan! kendine gel
tarihin manevi şahsiyetinde koca bir delik!
ben nerdeyim?
İÇSES : doğru, hiç mi hiç ben de anlamadım bir şey
zaten en doğruyu dosdoğru ancak soytarılar deşer
PLAĞIN (B) YÜZÜ DÖNÜYOR
OZAN : kes! anladık ayrıştırıyorum, bağışlasın beni tanrılar
bulmak için asıl söyleyemediğimi
insanlığın bir türlü dürülememiş defterine
kazıyorum
evet karıştırıyorum belki biri bulur
yürek dolu hesap uzun zaman yok
ve üstelik sırada bekleyen çok
işte şimdi başlıyorum önce Öz’ümün
ve küllenmiş tözümün akan suyunu
ve eloğlunu saymalı elbet metin abi
koca dünyanın sorunu
bir de illaki seni
ya halkıma ne demeli
ya Olympos’un ve varoşların ulu tanrıları
milliyetçi-muhafazakar ülkemin
dramını kim yazacak?
hele ki sönmeden bu külliyen küllenen ocak
kesin biraz İstanbul bulaşmış Ginsberg’i ve seni
süresince ve bittabi ilk önce kim yapacak?
ahir zaman yalvacı ve seviye biteviye yalvarıcı
belki biraz kuru sıkıcı çokca iyi atıcı bu zavallı
ve ulu yazıcı –yani ben- elbet bir yerden
mutlaka ve pekala başlayacak!
KORO : ay çoktan çıktı, Hızır ve Midas çişe gitti
Ulu tanrılar aşkına, çenen düştü Ozan
ya bunak Teresias’ı
ne diye çıkardın tozlu sayfalardan?
neyin dramı bu, kim ne gibi bir beşeri mesaj bulacak
hele senin gibi acemi bir zat, bu ne tezat?
sen en ikinci yeni eniki sen çağcıl şövalye
sen romantik ve üstelik kimliksiz kahraman !
ne söyleyeceksen söyle ve bitir artık
bak bir daha uyarıyoruz
bıktık ayakta durmaktan
ve durma
böyle konuşmaya çalışmaktan!
MİDAS : herkes seni bekliyor
mevzuya gel mevzuya Ozan
yoksa emin ol öpüleceksin
muhafızlarım tarafından!
DÖNECEK YÜZÜ KALMAYAN PLAĞIN SON HIŞIRTILARI
OZAN : siz siz olun yapmayın
lütfen avamlaşmayın
bam telime
ve ettiğime
basmayın sakın!
SOYTARI : peki peki biraz daha ıkın
OZAN : döktüklerimi toparlayarak ve gayet parlak
bitiriyorum
son kalan en paslı gecelerime serpilen pusun
ederi bedelinden daha ayyaş isli bir usundur
karamba karambita!
ya dam arayan arsız damarlarımda atan
ateşli daimi ateşe cin gibi cinsenliğim nasıl unutulur?
( ki o kırık bastonla sıcak amforaları
kılı kırk yararak ve hep kırılarak kırmış
yaralı araya sevgi basarak kapatmıştık)
şimdi bende kalan anıların küllisini
adların her birisini tek tek anarak
bal gibi süzme hüzne
yalnayak başkabak dalıyorum
bu monoton mono haykırık
bitmelidir artık!
Efendiler!
düşmanları ve arızaları
arazimizden ve marazi sath-ı şahsimizden
önce öpüp sonra söküp atmalı diyorum
işte şimdi bitmiş
ve bu kadarı da size yetmiş olmalı
hoooooop
bir güzel ittiriyorum
ÇOCUK NEFESİ
Elif lam mim
Kutsal adınla başlıyorum her yeni güne
Sus ne gören var ne bilen
Sana dokununca duruyor yasak saatler gece yarıları
Otobüs durakları bankamatikler serseri kurşunlar
Mitingler günah
Yağmur dolu sorumluluk amca yazgım
Açım sevda ellerine çocuk inanmıyorsan bak
Sezen söylüyor beynim zonkluyor sensiz herşey ne lanet ne bayat
Haylaz bir çocuksun nefesinle ellerimde gözlerimde
Çılgın bir dünya ipini koparmış puştların dansı
Memeden kesiliyor hayat
Elif lam mim
Kutsal adınla başlıyor doğan gün aç çocuk
Çöp arabaları kış soğukları siyah beyaz ıslak düşler
Nasılsınız efendim münir nurettin martı sesleri
Seni tanımak kutsal rengine sevinmek en başta
Tüm şarkılar sana tüm şiirler dağların eşsiz coşkusu
Yeşil gözler şarabın tadı iyi biten sonlar
Sıcak ekmek kokusu
İnsan bugün yaşamazsa çocuğum
Yaşamazsa
Ne için
Ne zaman yaşayacak
Adını anarak başlıyorum her yeni güne
Elif lam mim
Geceye saat üçe her yanına o uzun sıcak boynuna
Çocuğuna şefkatle sarılacak anne kokuna
Dar sokaklara dik merdivenlere
Vardiya arasına sardunyaya
Elif lam mim
Elif lam mim
İnsan bugün yaşamazsa bugün
Yaşamazsa bugün
Ne zaman
Yaşayacak
Bu yarış kimin yarışı bu silikon masal
Saçlarını topla rujunu sil böyle güzel geceyi ört
Gitme bu gece de kal
Ben her akşamüstü çıplak darmadağın sefil
Otobüslerin sıcak mola yeri kalabalığı
Yol uzun geçmiş peşimde peşimde
Yankılanır biri gidip diğeri gelen şaşkın ömrüm
Sahte gülüşler yağıyor gökten yağmur yerine
Sahte aşklar mono yaşamlar
Ne ebruli dostların sıcaklığı
Ne çağıldayan ırmak çağrısı
Ah eski kör delifişek zamanlar!
Oysa seni düşünmek neşeli türküler dinlemek
Seni düşünmek ağız dolusu küfretmek
Sarhoşun aceleci ağzında her sabah
Karne sevinci tezkere almak tez elden maşaallah
Seni düşünmek doğurmak doğurganlığıyla doğanın
Dudakların bir anlık çılgınlık katil eder adamı
Seni öpünce doyuyor dünyanın bütün açları
Seni öpünce bitiyor savaşlar nefret cinayet
Seni öpünce hıdırellez dönmedolap
Papatya kokusu
Çıplak ayaklı mor dudaklı çingene çocuğun
Gülmesi ağız dolusu
Elif lam mim elif lam mim
Kutsal adınla kutsa beni
‘ öp beni doğur beni ‘
Kutsal adınla başlıyorum
Her gün her güne her geçen gün yeni güne
Sen bir çocuk nefesi
Sen çılgın saf yalnız
Bir çocuk nefsi
BENİMSİN KIRIK FOTOĞRAFLARDA
Nurcan’a
üstümden kuşlar geçince anlıyorum
gökyüzü ancak seninle sonsuz
nasıl böylesi bir renge boyalı
bir şehrin ortasında simsiyah gülüyorum
durup gölgesinde bir an yaşamın
sevişmek mişli geçmişinde siyah beyaz
o delikanlı şehirde uzak sevdiğim kadın
susma yüreğim
soğumasın ateş rengi bulut
kimliksizim sefilim bir şehrin ortasında
yetim bir evlat gibi duruyor zaman
benim sevgili celladım
beni bıraksa bu şehir
çöllere döneceğim
bildik tanıdık korsan gecelerde
yetsin artık kırık fotoğrafın arabı
bıraktığın ateş hiç sönmez mi
ıslak denizlerimde
17 şubat 1996, izmir
YESENİNCE
Saçma yüzü göğün göğsünün
Ne mavisi ulan şimdi yıkıl karşımdan!
Ay oturmuş oysa oturağına kelli ferli
Çoktan çalı çırpınarak özlem sözcükleri
sıcak ucu şen bahçesinde çocuk
Yalanmış
Koşusu neye anlamadık ki tral lal laa
şu sevi kaşıntısı demlenirken bende hem
Saçma bu dem
Hep boktan diyorum kendince yaşamsamak
madem
çocukları yırt resimleri suya at tral lal la
Dahası bilmemek abiler
Bilmediğini bildiğinde yandın ki ne yandın üff aman
uyansız uyaksız tek övgüm sıçırtma hüzne
Haykırmalıya tral lal laa
Neden daracıkmış sevgin
Sığmalı oysa şiire
Edenin şiiri
Bitmesin esini esebildiğince
Dikkat! Dağılıyoruz beyler,
Yesenin’ce !
25 nisan 87, kızılay
PİNTİ İNTİ
kamçılar durma mübarek
sevinin kesif kefaleti
hazır bedenlerin birlikteliğini
hadi koy bir yana dursun
yaşam göğün ağzına bakıyor gençlik de var serde
tutkuya sevinç karışmış varsın o da olsun
ölmek değil korkutucu valla billa
her tür rezillik var ben de
yok daha neler iki gözüm ciğerim
ama bu serseri
bu utanmaz soytarı
ah benim diri dinselliğim cins cinselliğim
SANGIDAN İLK SONRA
ki o tutuşuk geceler sabuk sözcükler ki o savruk seviler
artık pişmanlık kurtarmayacak iyelik yitse bile bil
ah çoğulluklara sıvaşık sadık yalnızlık imansız sapıklığım
hoş geldin geç otur iki çift aşk edelim şiir
Ggg’ler
3.
yandı evanı sabah kalmadı sevişmeleri dolgun yorgun yorganı
kuduz maviliğimin uğruna yarap, ne günler güneşler batıyor!
4.
eceymiş gece gelen sevimin uslandırılmış pembesbeli
bacalı ve acabalı her soktan hem yoktan bu haspa eli!
5.
ağıladım ona ne demek bu: o ve na belki amanın anısına
ayrı mı yazmam gerekiyor illa, ilahi ilah beli anasının ona!
6.
ileriye derken biz özgürlüğü sözgürlükle mi karıştırdık kayınlarla
bir akşamüstü gece altı derken yine anlama soyunuyorum haydaa
7.
öyle bir duruluk ki ben ne yapayım özellikle yaşamam
ve ayazda kalmam dağılmaz bir mecburi istikamet
8.
su katılmamış sevilere dalamam arkadaş saf mıyım ben
kendini gece hissetmeyen günün şaşkınlığı kadar
9.
çekici değil bin bir türlü ölümsemek çözümsemek zor mu
basit sevmek kesinliği değerlerin yatsısında umursuzluğu
10.
doruğun fabrikasında uyumsuz doğruluk iletişimin son durağı
ya gizimi okey paylaşmayı ve anlıyorum defolup gitmeyi!
İHTİYAÇÇ
Soluk almaya ihtiyacı var insanın değil mi ama
Mavi göğe elbet adı güzel kendi güzel özgürlüğe
toprağın suya kedinin bile fareye
bebeğin annesinin gülüşüne ihtiyacı var yok mu
güzel insanımın adil paylaşıma adalete
Fransız kalmadan Fransız kadar hem de
açın ekmeğe görmezin sese biçarenin bi çareye
savaşın barışa ihtiyacı var yalan mı arkadaş
dünyanın umuda umudun sevgiye var yahu
gidişin dönüşe acının sevince hele
yarımın bütüne gecenin sabaha ihtiyacı var söyletme şimdi
benim sana
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)